Kendini evrenin merkezinde sanan insanın diğer bütün varlıkları aşağı gören kibri tarihsel süreç içinde birkaç büyük sarsıntı geçirdi. Bunlardan birisi dünyanın yuvarlak olduğu ve güneşin etrafında döndüğü gerçeğinin ortaya konmasıydı. Bir diğeri bütün canlılarla akraba olduğumuzun anlaşılmasıydı. Başka bir sarsıntı ise dilimizin gerçekliği kavradığı ve hatta bu gerçekliği ifade edebildiği iddiamızda gerçekleşti. Nietzsche, çeşitli eserlerinde dile ilişkin bu mite öldürücü darbeler indirmiştir. Elinizdeki kitap Nietzsche’nin 1871 ve 1872 yıllarında yazdığı iki erken dönem yazısına odaklanıyor. Bu makalelerden birincisi yeni bir çeviriyle okurla buluşurken ikinci makale ilk kez Türkçeye çevriliyor. Farklı felsefecilerin bu iki makaleyi inceledikleri yazıları ise Nietzsche’nin dil hakkındaki düşüncelerini değişik açılardan ele alıp yorumluyor. Ortaya çıkan kompozisyon, Nietzsche’nin daha ilk yazılarından itibaren ne kadar büyük bir filozof olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Abdullah Onur Aktaş (1979, Ankara) ODTÜ İstatistik Bölümü’nde lisans, ODTÜ Felsefe Bölümü’nde de yüksek lisans ve doktora çalışmalarını tamamladı. Aynı bölümde 2005-2012 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalıştı. Doktora çalışmalarını geliştirme amacıyla TÜBİTAK bursu ile Almanya’nın Mainz kentindeki Johannes Gutenberg Üniversitesi Schopenhauer Araştırmalar Merkezi’nde bulundu. Bir dönem Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Müzik Felsefesi dersi verdi. Şu an Çankırı Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesidir. Çalışmalarının yoğunlaştığı alanlar müzik felsefesi ve Kant sonrası Kıta Avrupası felsefesidir (özellikle Schopenhauer ve Nietzsche). Çeşitli dergilerde yayımlanmış makaleleri dışında yayımlanmış bir kitabı mevcuttur: Aynılığın Tekrarından Biricikliğin Büyüsüne (Yeni İnsan, 2016).
Ortalama Değerlendirme »