Köyümüze yağmur yağmıyordu. Başka yerlerin yağmuru büyüyüp köyümüze sel oluyordu. Çölü basan sel, derdi köyün hocası yaşadığımız felakete. Çöl, yani suyun olmadığı yer; yağmurun değil. Bizim köyümüzde su vardı oysa. Üstelik yollarından çamur eksik olmazdı. Ağaçlar gür fakat dudaklar kuru; çünkü su, içilemeyecek hâle gelirdi baskınlar yüzünden. Hastalıklar bitmek bilmezdi. Bir sene haset, diğer sene kin, bazen cimrilik, bazense öfke... Ruhlarını hasta ederdi içenlerin. Yine de suyu içerlerdi; pisliğine aldırmadan ya da kendilerince arıtarak. Develerin değil atların suyu adam boyu sıçratarak koştuğu, çocukların yüzme bildiği bir çöl. Suyun varlığı da yokluğu da çöl!
Yeraltı Bulutları dünyanın eziyetli sıcağına; yürüyen, öksüren, selamlaşan sesleriyle bir gölgelik inşa ediyor satır satır. Gemisiz çöllerde kurulan tılsımlı cümleler... "Ne de olsa insan bir gün tamamlanacak."
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yılı
2019
Sayfa Sayısı
93
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9786059087803
Ortalama Değerlendirme »