Fakir Baykurt, öykülerinde köy yasaminin sertligi, yoksulluk, cahillik, taassup, batil inanç, sömürü gibi sorunlari ele alarak köylünün maddi ve manevi dünyasini toplumsalci ve gerçekçi bir bakistan isliyor. Gözlemlerden, canli tanikliklardan yola çikan yazar, günlük konusma dilini öyküye tasiyarak zaman zaman mizahi bir dil kullaniyor; bürokrasinin çarklari arasinda sikisan ama içinde de bir umudu barindiran “siradan insani”, yasadigi yerin atmosferiyle birlikte çarpici bir biçimde betimliyor.Ilk basimi 1971’de yapilan On Binlerce Kagni’yi yeniden okurla bulusturuyoruz:“Dedikodu almis yürümüstü. Köyün içi çalkalaniyor. Kara Hafiz’i, Yüklü’deki kendirlerin arasinda Çil Fadime’yle görmüsler. Kara Hafiz acar adamdi zaten. Kendi karisini eskitmis, onun bunun karisindan geçinmeye baslamisti. Çil Fadime de tavli avrat. Kara Hafiz çagirdi mi, kosuyor. Ates olmayan yerden duman tüter mi? Rüzgâr esmese çali çitirdar mi? Hafiz’la Fadime’yi Harimlar’daki kendirlerin arasinda da görmüsler. Simdi Urkus’un kuzulukta bulusuyorlar. Üstelik kara Hafiz, Fadime’nin kocasina büyü yapmis. Nefsi uyanmiyormus artik. Fadime de yanip tutusuyormus. Yanginini söndürmek için Urkus’un kuzuluga Hafiz’dan önce variyormus. Söylentileri herkes duydu köyün içinde. Ama kocasinin kili kipirdamiyor. Belki bir o duymadi? Köyün kocakarilari, genç gelinleri, adami görünce öksürüyor, sezdirmeye çalisiyor, ama öksürükten piksiriktan herkes anlamaz ki!...” (Burçak)
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2015
Sayfa Sayısı
219
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9789750406751
Ortalama Değerlendirme »