Hüzün, anlatılmaz bir tadın adıdır Anadolu’da. Biber acısı gibi… Yakan, sızlatan, terleten; sonra da özge bir lezzet, garip bir rahatlık veren…
“Melâl” ve “hüzün” her dem “âşina” olduğumuz iki özel duygudur. Bir şahin pençesi gibi oyar içimizi sevgilinin mahzun bakışı. “Melâli bilmeyen nesle âşina değiliz” der Yahya Kemal. Öylesine ruhumuza işlemiştir hüzün ve melâl nesiller boyu…
Bakışlarımız hüzünlü, türkülerimiz hüzünlü, öykülerimiz hüzünlüdür… Okuyan hüzünlüdür, yazan hüzünlüdür; bağlama hüzünlüdür, ozan hüzünlüdür; bahar hüzünlüdür, hazan hüzünlüdür… Ezelîdir hüzne âşinalığımız bizim…
“Bir seher vaktinde indim bağlara/ Öter şeyda bülbül gül yârelenir…” (Âşık Daimi)
Dedim ki bülbül-i şeydaya; “Hazır rastlamışken sana, şöyle hüzünle bir çile ki, melâli anlayıp mahzun olalım…”
Güldü bülbül-i şeyda. Gülüşü hüzünlüydü…
“Yetmez mi musâb olduğun bunca devâhi?” dedi. “Neşeyi koydunsa bul, sevinç sahrada serap… Yürü git işine bre akılsız adam! Hüzün adrese gelir…”
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
2. Hamur
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2008
Sayfa Sayısı
176
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9786055822460
Ortalama Değerlendirme »