Belçikali büyük tarihçilerden Henri Pirenne, Constantinus’dan Charlemagne zamanina kadar geçen sürede, Avrupa’nin evrilme sürecine yepyeni ve devrimsel bir bakis açisi getirmistir. Pirenne’in iddiasina göre antikitenin yokolusu ve ortaçag bati uygarliginin kaçinilmaz çöküsünün ana saiki Germen istilalarindan ziyade Islâm’in önlenemez yükselisidir.Yazar, ilk bölümde Germen istilalarindan sonra bati uygarliginin içinde bulundugu durumu sorgulamistir. Pirenne’e göre her ne kadar Germen kabileleri batida önemli askeri zaferler kazanmislarsa da bu basarilari Roma toplumunun kültürel dinamiginde çok az bir degisime sebep olmustur. Aksine barbar halklar çok kisa bir zaman zarfinda Roma kültürü içerisinde erimis ve yok olmuslardir. Gerçeklestirilen evliliklerin de bu duruma büyük bir katkisi olmus ve Latin dili etki ve önemini muhafaza etmistir. Hatta Pirenne, Germenlerin Imparatorlugu dönüstürmek gibi bir niyetleri olmadigi görüsünü savunmustur. Onun iddiasina göre barbarlarin amaci Roma’nin nimetlerini paylasmaktan baska bir sey degildir.Eserin ikinci bölümünde Pirenne, Islâm’in göz kamastirici bir hizla yükselise geçtigini belirtmis ve bu durumun Avrupa’yi derinden sarsarak her alanda degisime zorladigini ifade etmistir. Ona göre gerek Bizans’in ve gerekse de Roma’nin güney merkezli bir tehdit korkulari yoktur. Bu yönde herhangi bir isaret de bulunmamaktadir. Afrika’da yahut bugünkü tabirle Orta Dogu’da Imparatorluga hasim olabilecek herhangi bir güce rastlanmamaktadir. Bu bölgedeki tek faaliyet Bizans’in o muhtesem donanmasi vasitasiyla Akdeniz’i kontrol altina alarak ticaret ve ulasim üzerinde denetimi saglamis olmasidir. Ancak 634 yilinda Iranla girisilen savas neticesinde durum degismis ve güç dengeleri sarsilarak yavas yavas Islâm otoritesi etkisini hissettirmeye baslamistir.Pirenne, iste tam bu noktada o hayati soruyu sorarak bu meseleye çözüm aramistir. Acaba Araplar niçin tipki Germenler gibi asimile olup Imparatorluk nüfusu içinde erimemislerdir? Aslinda ona göre cevap basittir; Islâm iman akidesi üzerine kurulu bir inanç sistemidir ve hizla yayilmaktadir. Müslümanlar Hiristiyanligi kabul ederek din degistirmemislerdir. Aksine kendi dünya görüslerini, adli, idari ve hukuksal yapilarini ve hatta konustuklari dili fethettikleri bölgelere tasiyarak yeni vatanlarini köklü bir dönüsüme ugratmak istemislerdir. Tabiî ki bilim, sanat ve felsefe alanlarinda Bizans ve Roma’dan faydalanmislardir ama bu etki belirli sinirlarin disina tasmamistir.Kisa bir zaman zarfinda Hiristiyanligin merkezinde yer alan Akdeniz siniri haline gelmistir. Afrika, Suriye ve Misir sirasiyla kaybedilmis ve bu bölgelerdeki ticaret el degistirmistir. 200 yildan daha kisa bir süre sonra Akdeniz tamamiyla Islâm’in kontrolü altina girmis Hiristiyanlik ise kuzey kiyilariyla yetinmek zorunda kalmistir.Istanbul hâlâ büyük bir donanma sahibidir ve Adriyatik ile Sicilya’yi egemenligi altinda tutmayi basarmistir. Ancak geriye kalan tüm bölgeler artik Müslümanlarin elindedir.Kisacasi tüm bu gelismelerin isiginda degerlendirildiginde Pirenne modern batili tarihçilerin pek çogunun aksine biraz da oryantalist bir bakis açisiyla Islâm’in, özellikle ortaçag boyunca kesinlikle Avrupa dünyasina alternatif bir güç haline dönüstügünü savunmustur. Ona göre Islâm’in batidan oldugu kadar batinin da Islâm’dan ögrenecegi çok sey vardir. Günümüz dünyasinda ülkemizdeki siyasi erkin ‘Avrupa Birligi’ hayalleriyle yatip kalktigi bir ortamda Pirenne’in bu görüsleri ne kadar da manidardir.
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
2. Hm. Kağıt
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2012
Sayfa Sayısı
368
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9789753523493
Ortalama Değerlendirme »