Yunan eldiveni ile vuruyorlar ama onun içinde Ingiliz’in eli var demisti, Türk hatlarindan gelen genç subay... Ingiliz girisiminin merkezi Bagdat’ti.Orasi, Araplarin gerçek baskentiydi. Bagdat daima ilk sirayi isgal etmeliydi. Sam ise, elde tutulmasi kolay, akilli, uslu bir tasra sehri olabilirdi. Ingiliz’ler Araplari kullanarak, Bagdat kozu ile Asya’yi ellerinde tutacaklardi.Yerliyi, hatta kalabalik bir orduyu yönetmek, sinirlarin ve iç güvenligin korunmasi için gerekli olacakti. Ingilizler yeni imparatorlugun “danismanlari” ve “idare meclisi üyeleri” olacaklardi. Araplar ise asker kalacaklardi. Bu yeni ve muazzam düzen içinde Filistinliler, teknisyen, ustabasi, sivil egitimci olacaklardi. Misir sorunu, Cromer sistemine dönmekle çözümlenecekti, bu da uzun vadeli olacakti ve kisa süre sonra da asabiyet sona erecekti. Hindistan’da, yeni kral naibi tarafindan yeni metotlar uygulanacakti. Ingiltere, hükmetmek için bölmek siyasetine ne kadar sarilirsa sarilsin, Rusya, el altindan onu ne denli taklide yeltenirse yeltensin, yine Ingiltere, para yardimiyla kullandigi küçük devletlere ne kadar sahte bir yasam getirirse getirsin, sonunda Müslümanlar, onun, ancak kuvvet karsisinda dize gelen, kör, inatçi bir düsman olmaya devam ettigini daha iyi anlamaktadirlar. Acinin, gerçekçi hale getirdigi Asya, kurtulusu kendi içinde ariyor, milletlerin en gerçekçi olanini da önder taniyordu. Anadolu, Asya’nin büyük genel karargâhidir. Istanbul, onun siyasî çalismasinin merkezidir. Bu merkezdeki mücadele, gün isigindakinin yaninda, daha tehlikeli, daha aci, daha sinir bozucudur. Anadolu savasçilar da, sirayla gelir, bu karanlik ve özverilerin en büyügünü sart kosan mücadeleye bas koymus kardesleriyle nöbet degistirirler. Istanbul Türklerinin gerçekten ne aradigini, Anadolu’nunkinden daha yavas da olsa, nasil bir degisiklik geçirmekte olduklarini, bu duygunun yürekten, tipki onlarinki gibi nasil kaynaklandigini, aydinlarin bu dogrultudaki çalismalarini yalniz Ankara bilir, çünkü bunu yöneten odur… Ankara ve Mustafa Kemal iki isimidir ki, Afrika ve Asya için sahane bir destani, tükenmez bir zaferi temsil eder. Mustafa Kemal’in:”Ne ezen, ne de ezilen vardir; ancak kendi isteyen ezilir” sözü, Dogu’nun ümitlerine tam anlamiyla uyan bir sözdür ve Anadolu, bir avuç kararli insanin, kendi özlerine ve isletilmemis güçlerine basvurduklari zaman neler yapabilecegini kanitlamis bulunuyor. Tüm Türkler için Istanbul maziyi, Ankara ise bugünü temsil eder. Biri düsman elindedir öteki direnis hareketinin kalesidir. Her seye ragmen Istanbul, yasayacaktir. Zira o, Asya gibi ölümsüzdür. Asya, bütün milletlerin anasidir... Amaç istiklâldir, Ingiltere’nin, Hindistan için Misir ve Mezopotamya için icat ettigi göz boyama ve uydurmanin, ülküyle hiç alakasi yoktur. Amaç, yasalar ve âdaletler geregince yasamak, dildigi biçimde ticaretle mesgul olma, ittifaklar yapma, Avrupa ile kesin esitlik içinde bulunmaktadir. Iste, Dogu inkilâbinin içerigi bu! O, Sovyetler yalanindan oldugu kadar Ingiliz yalanindan da nefret eder: kendi üzerinde asla yabanci bir efendi kabul etmez. Onu harekete geçiren, kutsal cihat anlayisi da degildir. Taassubu siddetle yadirgar. Parola, Ankara’nin parolasidir: Istiklâldir.
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2010
Sayfa Sayısı
340
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9789944978682
Ortalama Değerlendirme »