“Hatay’in Türkiye’ye katilmasi sonrasinda vatandasin Türkçe konusmasi istendi, bu yüzden ufak tefek baskilar da oldu. Herkes Türkçe’yi, sükürler olsun, çok güzel konusmaya basladi. […] Bir cumhuriyet savcisi vardi Antakya’da. Asur Bey diye bir adamcagiz. […] Dogumevine giderken bizim okulun önünden geçer, biz de top oynardik orada. Top oynarken herkes Arapça konusuyor haliyle. Arapça konusurken Asur Bey dururdu orada, iki elini arkasina koyar, ‘Arapça konusma!’ diye bagirirdi. […] Yani baski da olmasin, ‘Arapça konusma’, yahu konusacak, adamin anadili.”Hatay’in Türkiye’ye ilhaki, simdiye kadar daha çok uluslararasi iliskiler ve diplomasi tarihi baglaminda incelendi. Levent Duman, ayrintili incelemesinde, bu olayin “iç politik” islevini aydinlatiyor. Kitapta Hatay’in ilhaki, Türk milliyetçiliginin insa süreci baglaminda ele aliniyor. Bu ilhakin, Türk etno-merkezciliginin ve Türk dil-tarih tezlerinin gelistirilmesindeki rolünü, örnekleriyle, bütün canliligiyla görüyoruz. Arap Alevilerinin aslinda “Eti Türkleri” oldugu tezi, bunun çiplak bir örnegi…Bu deneyim ayni zamanda, bir somut vatanin, bir beseri cografyanin kendine özgü yapisinin, baglandigi anavatana uydurulmasinin hikâyesidir. Hazin bir homojenlestirme hikâyesi…Levent Duman, kitabin sonunda, bu tarihsel deneyimi bugünün Hatay’ina bakarak da sorguluyor. Hatay’in farkliliklar ve çogulculuk mirasindan geriye, “risklerden arinmis” yapay bir “hosgörünün” mü kaldigini sorarak…
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2016
Sayfa Sayısı
456
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9789750518737
Ortalama Değerlendirme »