“İsmail Hakkı, İttihat ve Terakki içinde münevver, Avrupa’yı bilir, okumuş ve daima okuyan, çalışan bir unsur idi. Meşrutiyet’in ilk zamanlarında, gizli bir ihtilal cemiyetinden âşikâr bir siyasî parti haline geçmek safhalarında bulunan İttihat ve Terakki için için buhranlar ve mücadeleler geçirirken Babanzade İsmail Hakkı, nazarî bilgisi ve köklü hiss-i selimi ile daima itidal tarafında, doğru yol üzerinde idi. (…) Babanzade İsmail Hakkı kendi kabiliyeti için açık sahayı Tanin’de buldu ve orada, iki kardeş kalem halinde, yan yana hürriyet ve terakki idealine hizmetkârlık ettik. Bazı kere fikirlerimizin birleşmediği olurdu. Fakat birbirimizin kanaatlerine aynı mütekabil hürmet ile ses çıkarmadığımız için aramızda hiçbir ihtilâf çıkmadı. Babanzade İsmail Hakkı yalnız İttihat ve Terakki teşkilâtı içinde, yalnız Tanin sütunlarında değil, Meclis-i Mebusan komisyonlarında ve kürsüsünde de memlekete karşı vazifesini yapmıştır. O, daima en açık, en hürriyetperver, memleket için en hayırlı davaların müdafii olurdu.”
Hüseyin Cahit Yalçın, Tanıdıklarım
Meşrutiyet Dönemi aydın profilinin parlak bir örneğidir Babanzade İsmail Hakkı Bey. Geniş bir aileden yüksek bürokrasi mensubu bir babanın oğlu olarak dâhil olduğu siyasi ve sosyo-kültürel iklimde keskin zekâsı, güçlü kalemi, yüksek ahlakı, mücadele cesaret ve azmi ile kendisine sağlam bir yer edinmiştir.
Devrinin ve mensup olduğu siyasi hareketin vicdanı olmayı başarabilmiş böyle önemli bir aydını hayatının baharı denebilecek bir yaşta kaybetmek ise Türk milletinin talihsizliği olmuştur. Bir tesellimiz varsa o da bir hazine sandığı gibi keşfedilmeyi bekleyen geride bıraktığı hacimli eserler ve kaleme aldığı köşe yazılarıdır.
Her ne kadar hukukçu kimliği öne çıksa da onun entelektüel çapını öyle birkaç konu ile sınırlayabilmek mümkün değildir. Öylesine zengin bir birikime sahiptir ki sadece Tanin gazetesinde yazarlık yaptığı beş yıl boyunca kaleme aldığı 647 yazının konu başlıkları bile birkaç sayfa tutacak kadar çeşitli ve birkaç teze konu olabilecek kadar derindir.
Neler yoktur ki Babanzade İsmail Hakkı Bey’in ilgi alanında: Amerika’daki başkanlık seçimlerinden Rus-Japon Muharebesi’ne, Çin’deki gelişmelerden Fas ve İran’ın emperyalizmin dişleri arasında öğütülüşüne, İtilaf ve İttifak devletlerinin kendi aralarındaki dengelerden Osmanlı Devleti ile ilişkilerine kadar geniş bir dış politika sahası... Buna paralel olarak II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasındaki süreç, 31 Mart Vakası, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Girit meseleleri, Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, Arnavutluk İsyanı, Halaskâr Zabitan hareketi, Arap coğrafyasındaki hareketlilik, Makedonya’nın kaybedilişi, iç politik dengeler, siyasi cinayetler, azınlıklarla ilişkiler, Anayasa tadilatı ve ıslahat çalışmaları, iktisadi bağımsızlık, boykotaj meselesi vb. gibi iç politika başlıklarıyla daha da uzayıp gidecek olan bir liste…
Ölümünden birkaç ay evveline kadar oldukça istikrarlı bir surette devam eden bu yazılar için “II. Meşrutiyet Dönemi Güncesi” desek mübalağa etmiş olmayız. Zira bazı dönemlerde hemen her gün olmakla birlikte ortalama üç günde bir köşe yazısı yazmış görünmektedir. Elbette İsmail Hakkı Bey, bu yazılarında sadece vaka nakli ile yetinmez, ele aldığı konularla ilgili Osmanlı Devleti’nin hangi politikayı benimsemesi gerektiğine dair oldukça sağlam bir mantık çerçevesine oturttuğu fikirleriyle devlet yöneticilerine de yardımcı olmaya çalışır.
Artık bu fikirlere kulak kabartma ve istifade etme vaktidir.
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2020
Sayfa Sayısı
1888
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9786051558813
Ortalama Değerlendirme »