Seyh-i Ekber Muhyiddin Ibnu’l-Arabi Kabe’yi murakaba iken aldigi bir manevi isaret üzerine Anadolu’ya gitmek üzere hazirlandiginda ayni tarihlerde Mekke’de bulunan bir diger seyh de ayni isareti alacak ve biri batidan, Endülüs’ten digeri ise dogudan, Kirman’dan gelen bu iki sufi beraberce Anadolu’nun yolunu tutacaklardir. Bu iki arife daha sonra Belh’ten gelecek olan Mevlana da katilinca bu üç büyük ustanin kendilerini agirlayan bu topraklar üzerinde döktükleri ilim, irfan ve ask tohumlari o muhtesem filizlerini verecektir. Bu üç usta kendi aralarinda üç degisik nesveyi temsil ediyorlardi.Cemal ve istisrak mektebinin temsilcisi olan Kirman’li Seyh Evhadüddin Hakk’i mahlukatin vechinde temasada müstagrak bir kisiydi. Cezbeliydi, coskuluydu, kendisinde sahvden çok sekr hakimdi. Mutlak cemal karsisinda Hallac gibi, Hayyam gibi basi dönmüstü. Ona göre Mutlak Cemal ayinede temasa edilebilirdi. Bunun için en mükemmel ayna saf, pak, muttaki, zahid bir gencin (ahid, feta) o nur saçan yüzüydü. Elinizdeki bu eserde I.Ü. Fars Dili ve Edebiyati Anabilim Dali Baskani Prof. Dr. Mehmed Kanar uzun yillar süren bir çalismayla Evhadüddin Kirmani’ye aid olan siirleri bir çok yazma eserden tarayarak özgün bir çalismada ortaya koymustur. “Yolunun topragindan su nasib et bana Rüyamda yüzünü görmeyi nasib et bana Varligin harap gönüllerin hazinesi ya, Ya Rabbi; sen harap bir gönül nasib et bana.“ (Arka Kapak)
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Mehmet Kanar
Kağıt Cinsi
3. Hamur
Baskı Sayısı
Basım Yılı
Sayfa Sayısı
542
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9789755742380
Ortalama Değerlendirme »