Kamûs-i Türkî, tasidigi addan baslayip, Türkiye Türkçesini, Türk dilinin tarihî ve cografî yayilisi içindeki umûmî yeri ile tesbit eden genis mukaddimesine, muhteva ve tertibine kadar esere hâkim olan yeni zihniyet ile Türk lügatçiliginde bir merhale teskil etmistir. Üç dilden mürekkep bir lisan sayilarak Türkçe’ye Osmanlica denilen bir devirde, yanlis oldugunu gösterdigi bu adlandirmayi lügatinin ortaya çikisindan daha on sekiz sene önce reddeden müellif, Ahmed Vefik Pasa’nin dahi Türkçü zihniyetine, Türkçe’yi diger subeleri ile bir bütün telakki etmesine ragmen lügatine veremedigi “Türk“ ismini çekinmeden eserine koymus ve dilimize mahsus bir lügate, içinde ne kadar yabanci kelime bulunursa bulunsun, baska bir isim verilemeyecegini ifâde etmistir.
Türkçe’nin kelimelerini en genis ölçüde ortaya koyup öne çikarmaga çalisan müellifin dil ve lügat zihniyetini, bilhassa kendisini en fazla mesgul etmis olan Arapça ve Farsça kelimelerin ne nisbette lügate girecegi mes’elesinde aldigi tavirda buluruz. Bu mes’elede Semseddin Sâmî mense’ fikri yerine, onlari dilde kullanilma ve yasi-yan bir unsur teskil etme ölçüsüne göre ele alan bir görüs ile hareket ederek dilimizdeki kullanilis sahalarinin genisligi ve yayginligi nisbe-tinde Türkçe’nin mali sayar. Dili içindeki aslî ve yabanci mense’li kelimeler ile birlikte bir bütün kabûl eder. Bir lugatin, âit oldugu dilin kelime servetini tam ve gerçek bir sûrette aksettirebilmesi için, o dilin aslî kelimeleriyle birlikte, kullandigi yabanci kelimeleri de göstermesini sart görür.
(Arka Kapak’tan)
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
1. Hamur
Baskı Sayısı
Basım Yılı
2013
Sayfa Sayısı
0
Kapak Türü
Ciltli
-
ISBN
9789758950195
Ortalama Değerlendirme »
![puan](images/stars_0.png)