Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, bilgelik çağıydı, ahmaklık çağıydı, inanç devriydi, inançsızlık devriydi, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, umudun baharıydı, umutsuzluğun kışıydı; her şey önümüzdeydi, önümüzde hiçbir şey yoktu; ya hepimiz doğrudan cennete ya da tersine gidiyorduk... Kısaca, devir şimdiki devre o kadar benziyordu ki, devrin önde gelenleri, iyi ve kötü karşılaştırmalarının yalnızca üstünlük derecelerinde yapılmasında direniyorlardı.
Dickens, 24 yaşında yazdığı Pickwick Papers’dan itibaren kendisini izlemeye başlayan okurlarını, esprinin, ince bir mizahın, alayın, insan ruhunun ayrıntılarında gizli olan acı tatla, tatların peşinden sürüklemiş; Bay Micawber’ları, Samuel Weller, Pecksniff ya da Bayan Todgers gibi karakterleri; Bir Noel Şarkısı’nın unutulmaz cimrisi olan, huysuzluğun ve merhametsizliğin prototipi Scrooge’ları okurlarının hayatlarının içine kadar sokmuştu. Hard Times (1854) ya da Little Dorrit (1857) gibi bunaltıcı, iç karartıcı romanları ondan beklenen şeyler değillerdi. Dickens acıklı bir durumdaydı ellilerin ortasında. Okuru onu tam da Thackeray ve George Eliot gibi büyükler ile rekabet etmesi gereken zamanda terk etmişti. Yepyeni bir atılım yapmalıydı ve bu yeniliğin adı tarihsel bir romandı: İki Şehrin Hikâyesi...
Veysel Atayman
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Saniye Güven Neumann
Kağıt Cinsi
2.Hamur
Baskı Sayısı
1.Baskı
Basım Yılı
2018
Sayfa Sayısı
512
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9786053143130
Ortalama Değerlendirme »