1940 senesinin onuncu gününde büyük amcamın motosikletini çaldık ve bir müddet bindik. Meyve hırsızlığını çok erken öğrenmiştik. İnsanların bahçelerinin duvarına tırmanırdık ve incir ile nar çalardık. Ne keyifliydi. Geceleri, Sâfiâbad Çölü’nde göğsümüzün üzerinde sürüne sürüne karpuz ve salatalık tarlalarına kadar giderdik. Karanlık ve acıyı bağrımıza basardık. İyi bir alıştırmaydı. Hâlâ ne zaman elimi bir meyveye yaklaştırsam, o tanıdık acıyı hissederim.
Evimiz çöle komşuydu. Bütün rüyalarımda çöle yer vardı. Büyüdüğümde, küçük amcam bana ok atmayı öğretti. İlk vurduğum kuş bir gökkuzgunuydu. Avlanmak beni hiçbir zaman hoşnut etmedi. Ama beni günbatımından önce çöle çeken de avcılıktı. Avda, doğanın organizmasını perdesiz olarak gördüm. Ben yıllarca namaz kılmışım. En büyükler kılıyordu, ben de kılıyordum.
Bir gün mescit kapalıydı. Yolun başındaki bakkal dedi ki: Namazı mescidin damında kılın da Allah’a birkaç metre daha yakın olun. Benimle ağır bir şekilde dalga geçmek, etrafımdakilerin dini, mezhebi olmuştu Ve ben yıllarca, Tanrısı olmayan bir dindar olarak kaldım
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Damla Anar
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2018
Sayfa Sayısı
80
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9786058180482
Ortalama Değerlendirme »