“Harâb”, yikik dökük, viran; sarhos, kendinden geçmis gibi anlamlara gelir. “Âbâd” ise onun tam tersine mamur, bayindir manalarini ihtiva eder. Ayni zamanda bir sözcüge eklendiginde onun çok bulundugu yeri ifade eder. Örnegin sems-âbâd, günesi bol olan yer; feyz-âbâd suyu bol, feyizli yer anlamlarini tasir. Harâb-âbâd ise, her yerin harap oldugu bir mekâni niteler. Ancak sözcügün içinde gizliden gizliye bir mamurluk vardir. Bu sözcük, benim dünyamda klâsik siirimizin günümüz perspektifinden görünümüne tercüman olur. Nesîm-i subh ile hayat bulan gül bahçesine sonbahar ermis, tazelik ve güzellik yavas yavas kemalden zevale intikal etmistir. Ancak bülbüller gülün solusundan duyduklari üzüntüyle figana devam etmektedirler. O bahçe metruktur, harap olmustur. Ama diger yandan onun güzelligine hala ilgi duyan ve onu tanimak isteyenler mevcuttur. Iste o harap bahçe, gönülleri abat etmeyi sürdürmektedir. Ben de bu yüzden eski siirimize yeni dünyanin penceresinden baktigim denemelerime “Harâb-âbâd” ismini uygun gördüm.
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2014
Sayfa Sayısı
94
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9786054942282
Ortalama Değerlendirme »