Bu imtihan âlemindeki en büyük rehberimiz ve örnegimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz’e, O’nun pâk âilesine ve güzîde ashâbina sonsuz salât ü selâmlar olsun… Kiymetli okuyucularimiz! Günümüzün umûmî manzarasina baktigimizda görüyoruz ki, materyalist, kapitalist ve liberalist dünya görüsleriyle, âdeta âhiretsiz bir dünya anlayisi zihinlere empoze edilmeye çalisiliyor. Daha çok, televizyon, internet ve nesriyat vâsitalariyla yapilan mâneviyattan uzak telkinler, insanligi rûhî buhran ve felâketlere sürüklüyor. Hakîkaten, maddî refâhin zirvesindeki toplumlarda dahî, rûhî açlik ve mânevî buhranlar zirvede. Zira hayatin gâyesi, var olusumuzun hikmeti, ölüm ve ötesi, ilâhî hakîkatler isiginda tahlil edilmeden, dünyevî telâselerle, gününü gün edip gâfilâne bir hayat yasamak; huzur ve saâdet olarak sunuluyor. Ne yazik ki global kültürün hâkim rüzgârlari ne tarafa eserse, zihinler ve gönüller de o tarafa savruluyor. Tipki selde sürüklenen kütükler misâli zamanin anaforuna kendini kaptirmis giden insanligin elinden tutmak, bize emânet edilenleri de o anafordan korumak, onlara Islâm sahsiyetinin nezâket ve zarâfetiyle, gerçek hikmet, medeniyet ve saâdeti anlatmak, bir îman ve vicdan borcu. Bugün toplumlari ihyâ edecek ruh ise, kaba cüsseli felsefe kitaplarinin üzerine kapanmis hodgâm bilgiçlerin rûhu degil; Kur’ân, kâinat ve insanda sergilenen ilâhî hikmetlerle gönlünü derinlestirebilen, insanliga rahmet ve huzur günesi olan, ârif mü’minlerin rûhudur. Iste bu ruhtan mahrum kalindigi içindir ki bugün saâdetin adresi, sefâlet çarsilarinda araniyor. Irâdesini sakat felsefelerin ve zamâne modalarinin sekillendirdigi bir robota dönüsüyor insanlik âdeta... Hâlbuki insanoglu, diger mahlûkattan farkli olarak, üstün vasiflarla donatilmis, düsünebilen bir varlik. O hâlde sik sik tefekkür etmeli… En çok da niçin dünyaya geldigini, kimin mülkünde yasadigini, nereden gelip nereye gitmekte oldugunu düsünmeli… Kendini düsünmeli… Daha evvel yok iken, nasil yok kadar bir damladan en güzel kivamda düzenlenip yaratildigini düsünmeli. Niçin yasadigini, niçin öldügünü, öldükten sonra ne olacagini düsünmeli. Kâinat kitabindaki ilâhî kudret nakislarini, azamet tecellîlerini, sayisiz hikmetleri okumali. Zira kâinat, bastanbasa ilâhî sanatin muhtesem eserlerinin sergilendigi sir ve hikmetler müzesi âdeta. Fakat görebilene, duyabilene… Nitekim Seyh Sâdî-i Sîrâzî söyle buyurur: “Ârif gönüller için agaçlardaki bir tek yaprak dahî bir mârifetullah dîvânidir. Gâfiller için ise bütün agaçlar, tek bir yaprak bile degildir.” Iste insan, bu dîvanlarin sesli ve sessiz beyanlarina kulak kesilmeli, kâinat manzûmesindeki ilâhî mesajlari ibret nazariyla okumali. En mühimi de, var olusumuzun aslî gâyesini haber veren ilâhî mesajlarin kelâma bürünmüs beyanlarini, yani Kur’ân-i Kerîm’i gönül gözüyle okumali. Okudukça anlamali ki, Cenâb-i Hak bu kâinâti bos yere yaratmadi. Bilâkis binbir sir ve hikmetle var etti. Dolayisiyla bizim de bu imtihan âleminde çok mühim vazifelerimiz bulunuyor. Her sahada nefsânî îcap ve ihtiyaçlarin ön plâna çikarildigi günümüzde ise -maalesef- insanin en önemli meseleleri, çogu zaman gündem disina itiliyor. Hayat, ölüm, kabir, âhiret, mîzan, Sirat, Cennet, Cehennem ve bunlara hazirlik hususunda bilinmesi ve yasanmasi gereken hakîkatler üzerinde yeterince durulmuyor. Bu ise, ruhlari derinden derine tedirgin kiliyor, huzursuz ediyor. Bu itibarla, bugün insanimizin bilhassa muhtaç oldugu bâzi hikmet ve hakîkatleri, ebedî saâdet rehberlerimiz olan Kur’ân ve Sünnet’ten, ayrica Hak dostlarinin mârifet ikliminden gönül dünyamiza aksettigi kadariyla, kisa mesajlar hâlinde siz kiymetli okuyucularimiza takdim etmek istedik. Her biri bir makâlenin hulâsasi sadedindeki bu hakîkat incileriyle, ruhlarimizi sükûnete kavusturmayi, kalplerimizi tefekkür ikliminde derinlestirmeyi arzu ettik.
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kuşe Kağıt
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yılı
2015
Sayfa Sayısı
336
Kapak Türü
Ciltli
-
ISBN
9789944837682
Ortalama Değerlendirme »