Bilim adamlari sevgi güdüsünün dogumla birlikte basladigini söylemektedirler. Bu durum sevginin kaynagini ortaya koyma açisindan önemli bir baslangiç noktasidir. Bu noktadan hareketle sevginin ilk insanin var olmasiyla beraber basladigini söylememize katki saglayacaktir. Ilk zamanlar insan yalnizlik hisseder kendisi ile bas basadir. Daha sonra kendinin disindaki varliklar ve nesneleri tanidikça onlarla bir takim iliskiler içerisine girer. Bu iliskilerde eger bir sevgi ifadesi yoksa insan tekrar yalnizligina geri döner ki bu da onda utanma duygusu yaratir. Bu durum ayni zamanda suçlulugun ve huzursuzlugunda kaynagidir. Öyleyse insanin en büyük gereksinimi bu yalnizliga geri dönmesinin engellenmesidir. Çünkü kendini kendi içerisine hapseden insan bir süre sonra dis dünyadan kopacagi için bir takim psikolojik sorunlar yasayabilir. Bunun için insan sürekli olarak bu yalnizliktan kurtulma çabasi içerisinde olmalidir. Tabi ki insan bu çabayi gösterirken çesitli yollara basvurur. Bu çözüm yollari bireyin eristigi kisilik düzeyiyle ilgilidir. bebegin benlik duygusu çok az gelismis durumdadir. Bebek önceleri kendisini annesiyle bir sayar, annesi yaninda oldugu sürece yalnizlik hissetmez. bebegin yalnizlik duygusu annesinin fiziksel varligi, gögüsleri ve teniyle giderilir. Çocuktaki yalnizlik duygusunun ve kisiliginin gelismesiyle annenin fiziksel varligi yetersiz kalmaya baslar. Iste o zaman yalnizligini baska yollarla giderme istegi belirir, artar ve güçlenir. Bu durum da çocuk basa bir yalnizligini giderecek obje ve ya nesneye yönelir. (Tanitim Bülteninden)
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Baskı Sayısı
Basım Yılı
2015
Sayfa Sayısı
222
Kapak Türü
-
ISBN
9786059869690
Ortalama Değerlendirme »