Yeryüzünde vuku bulmus ne kadar tatsiz, ne kadar can acitici, ne kadar yürek yakici hadise varsa megerse hepsi yemek yüzünden çikmis. Her türlü savasin, her türlü kavganin temelinde “ekmek davasi” yatar çünkü. Topragin bu kadar kutsal bir sey olmasi, hatta insanoglunun üzerinde yasadigi tapulu mülküne “vatan” adini vermesinin temelinde de bu “karin doyurma” dürtüsü yatar. Toprak besin verir, besin karin doyurur, doymus insan mutludur, açlik ise beladir. Ondan olsa gerek Albert Camus, “Insan aç kalmayagörsün, inançlarini bile yer,” demis.Çocukken soguk kis gecelerinde, soba atesinin etrafina kurulup dinledigi hikâyeler, masallar, destanlar, belleginde yer ederken, öykünün bir yerine sizmis olan yemek bahsinin hep özel bir yeri olmus Muhsin Kizilkaya için. Kulagina çalinan onca kan, gözyasi ve acinin arasindan, buram buram yemek kokulari dolmus burnuna... O hiç var olmayan yemeklerin tadi kalmis damaginda. Açligin Sofrasinda, bizi dügünlerden alip mir konaklarina götürüyor, beylerin sölen gibi sofralarindan kaldirip bir içli köftenin insanin basina neler açtigini gösteriyor. Kulagina dolanlara dengbêj olup ses veren Muhsin Kizilkaya, ecinnilerden Nasturilere uzanan türlü hikâyeler anlatiyor ve diyor ki: “Hikâyeler pek istah açici degilse bile, insanoglunun birbirini yerken pek istahli olduguna bir kanit gibidir hepsi.”Buyrun sofraya!
Yayınevi
Yazar
Çevirmen
Kağıt Cinsi
Kitap Kağıdı
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yılı
2014
Sayfa Sayısı
239
Kapak Türü
Karton Kapak
-
ISBN
9789750509117
Ortalama Değerlendirme »